Dile gelmiş düşlerin acısına yenilmiş bir kaplumbağa
Çıkıyor kabuğundan
Aynası kopuk ,
Yüreği ürkek ,
Aklı karışmış besbelli
İçiyor yarınlarına ve
Yaşıyor dünü umarsızlığın sınır kapısında .
Kaçırdığı bugünü tutsak etmiş kendine
Kader diye kendini avuttuğu yalanlarının bulunuyor tam ortasında .
Ellerine ,
Bel bağlamış kazıyor alemlerinin en derinlerine
Yoldaş sincabına bir ümit yada kaçacak bir delik .
Belki tuzak
Farkına varmadığı alnındaki çizgi gibi gerik .
Pusmuş atan kalbi kendi kabuğunun ortasında
Aklı ise olmamış hayallerin peşi sıra voltasında .
Gülümsüyor geçmişe , bağırıyor korkusuna .
Yakalanmak iradesiyle asli ,
Hayat adımlarına hevesli ,
Tümörlü yardım gereken, bir iyilik bankasına
İstemiyor bugünü
Koymuş kafasına bir rulet
Eli tetikte , horoz toprağa yamuk ,
Yalancı diyor gaibe
Yalan diyor
Horozu düzeltip tekrar secde ettiriyor
Basıyor tetiğe
Kaçıyor kabuğuna
Dalıyor yarınların uyuşturan avuntusuna .
28 Ekim 2019 Pazartesi
21 Ekim 2019 Pazartesi
Esmer Kız
Güzel bir yerdeyim ,
İki tarafından da güneş vuran bir evde
Yalnızlık sancılarımı kırbaçladığım dumanlar ,
Bana öğretti beni,
Yada unutturdu ,
Beklentilerimi silen her bir umut ,
Geç kalmışlığı öğretti sınırsız alemime ,
Keşfettirdi bana ben ,
Esmer kız !
Dilimden çıkan her delici alet yanlış karargahlara saplandı .
Patladı beynimin içi .
Bekaretini dağıtmak için sabırsızlanan
Dans pistinde hap atmış bir genç kadın gibi .
Dibe vurma gerçeğimdi .
Düşlerim ölüme vurgun yemiş yüreğinden .
Hatalı bir kod saklanmış derinlerine .
Bilekler dalmış kıpkırmızı bir boya içine .
Ama yelkovan sana takılı , takılı kalmış .
Zamanım geçmiyor
Ve yok başka yolum .
Esmer kız !
Ne güzel bakışırsın aleme .
Sana sahip olmak isteyen cümle aleme .
Aynı kutuptanız düşlerimin kuruntusu .
İtişmişiz işte
İçişmişiz
Dondurucudan yeni çıkarttım .
Hisset bak bi dene içinde .
Hayata artı bi anlam sende
Esmer kız !
16 Ekim 2019 Çarşamba
Veda-im Dünya
Gelen güzel para haberi .
Bozmak , alıştığın kötü kuruntuları
Başarmak ummadığın şeyleri .
Yeniden denemek insan edinmeyi
Yapamam dediklerimi yaptığın ilk saniye
Zamanı veya ileri akıtmak çakrası tıkanmış bir gölü
Geri baktığında geriye atabildiğini farketmek
Çıkar beklemeden güneş eşliğinde büyümek
Günün kafa bulandıran ilk dumanı
Sigarayı son kez boşamak
Kasvetli yumruğu hakedene tekrar atmak
Artık bir kavgada istememek yıkılmak
Boş umudunun farkında olup tekrardan sarılmak ona
Yalancı bedenleri doyumsuzca öpmek
Sahte aşk açıklığıyla ,
Kabullenmek kötülüğü ,
Hiç olmamışçasına bir dolunun oluşturduğu ,
Üstünde arabaların sürüklendiği bir sel gibi ,
Pis bir şehir gibi ,
Temizlenmek
Bozmak , alıştığın kötü kuruntuları
Başarmak ummadığın şeyleri .
Yeniden denemek insan edinmeyi
Yapamam dediklerimi yaptığın ilk saniye
Zamanı veya ileri akıtmak çakrası tıkanmış bir gölü
Geri baktığında geriye atabildiğini farketmek
Çıkar beklemeden güneş eşliğinde büyümek
Günün kafa bulandıran ilk dumanı
Sigarayı son kez boşamak
Kasvetli yumruğu hakedene tekrar atmak
Artık bir kavgada istememek yıkılmak
Boş umudunun farkında olup tekrardan sarılmak ona
Yalancı bedenleri doyumsuzca öpmek
Sahte aşk açıklığıyla ,
Kabullenmek kötülüğü ,
Hiç olmamışçasına bir dolunun oluşturduğu ,
Üstünde arabaların sürüklendiği bir sel gibi ,
Pis bir şehir gibi ,
Temizlenmek
3 Ekim 2019 Perşembe
Raptiye Kelimeler
Raslantılı eser ve büyük burç
Kalbinde yangın tutuşturan bir anahtar
Kilidi göğüsümün üstüne uydurdum
Kapalı kapıları içime sakladım
Hiç açılmamak üzere
Bu yüzden kayboluşum .
Her nefes aldığımda geç kalmışlığın boğuk hissiyatı .
Yada anlam bulmuşken anlamsızlaşması yaşamın
Nedir sorun iki çift laf mı?
Yoksa geçmişsizliğin vermiş olduğu soysuzluk mu ?
Nedir bu kalbimi sarsan ?
İki çöp şişin delik açması mı ?
Nedir bu ümitsizlik ?
İki yalana inanıp herşeye şüpheyle yaklaşmak mı ?
İlk buhranın mı bu hevesli bir şekilde saklamaya çalıştığın ?
Olmayan çizgilerine anlam yüklemekten mi ibaret hayatın .
Daha büyük sillelerden korkun mu bu çekingenlik hissin .
Ne kadar saklanacaksın göbeğinin ortasında .
Ne kadar daha yakacaksın kendini göz yaşlarından ince kibritlerle
Değer mi yaşamın düşünmeye
Vaktin mi çok?
Ölmüyecekmisin?
Kaç vücudun içinde kaybedeceksin aklını toparlamadan
Ne kadar erteleyeceksin daha göstermediğin sabrını ?
Kime neden sınatıyorsun aklını ?
Uçurmak limitinin hangi sapkınlığında dur diyeceğini zannedip kandıracaksın hislerini
Ve ne zaman hissizleşip merakına baskı düğümleyeceksin
Ne zaman düzelteceksin boktan sanşını ve adım atacaksın karanlığa !
Daha ne zaman yaş akıtacaksın bi kadının kollarında ?
Veya çığlığına ses beğenip duyuracak mısın dünyaya ?
Hayaline perde ,
Ne zaman ?
Durup burkulan hidraforuna sabit bir şekil verme ihtiyacın yok .
Ya kaybolacaksın yada evrilecek .
Belki şu sen değilsin !
Aklına geldi mi ?
Olmadığın olmadı mı ?
Canına tak başına pak , bi işe yaradı mı ?
Geriye kalanın kaybettiğinden küçük mü ?
Sorgularının büyüklüğü vazgeçtiklerinin eseri mi ?
İnsanlar yalancı .
Aynı sen gibi
Ama sen gibi de değil
Canını yakan bu adiliği daha da umursama .
Sözünü tutmayan yobazlara kin besle .
Hak ettiklerini ver onlara
Ah tut , dua etme .
Boşver batsın .
Yada ne biliyim iyiyim diye gezme .
Ete dokunur ilişkilerinin inme derinlerine .
Bilme insanların sahtekarlığını .
Bırak eğlen sende .
Kaç kadeh daha kapatacak fosfor odalarını .
Açık olma yada
Patla ! kır çeneni ve dans et uydularınla
Koklama onları yada hafif ısırıklarından tattırma haz duyularına .
İlgine muhtaç hayvanlarına yatırım yap
Hayat ver onlara , bırak özgür .
Yalan söyle insanlara ve kandır onları sahteliğin diyarında
İhtiyaç duydukları buhranlarında
Tohum ek topraklarına .
Ve selam gönder minik ukala
Münhasır bilginliğinden geçmiş yaşamlarına .
27 Eylül 2019 Cuma
Platonik
Ben
Ölmediğini düşündüğüm duygularımı bitirmiş ,
Sevmediğim kadınları sevmiş ,
Hayalimdeki yalanları da kendime yedirmiş,
Gördüğüm yalanları da yalanlamış ,
Kendine olan saygısını biraz kaybetmiş ,
Yanlış zamanda , yanlış yerde olan
Mutasyona uğramış bir ilk çağ primatıyım .
Peşimi bırakıp da beni rahata erdirememiş umudum ,
Hep yanlış yerlere götürdü bedenimi
Aklım zaten burada değil .
Çatışmalarım ve umursamalarım hep kafamın içinde .
İstekleri sadece diline işlemiş
Kafası koparılmış , hangi parçası olduğunu bulmaya çalışan
Bipolar ve hala karamsar olamamış bir solucan .
Sıkkınlığım bu dünyaya değil ,
Sıkkında değilim hatta
Yüzyıl aynı şekilde yaşarım
Ölmediğini düşündüğüm duygularımı bitirmiş ,
Sevmediğim kadınları sevmiş ,
Hayalimdeki yalanları da kendime yedirmiş,
Gördüğüm yalanları da yalanlamış ,
Kendine olan saygısını biraz kaybetmiş ,
Yanlış zamanda , yanlış yerde olan
Mutasyona uğramış bir ilk çağ primatıyım .
Peşimi bırakıp da beni rahata erdirememiş umudum ,
Hep yanlış yerlere götürdü bedenimi
Aklım zaten burada değil .
Çatışmalarım ve umursamalarım hep kafamın içinde .
İstekleri sadece diline işlemiş
Kafası koparılmış , hangi parçası olduğunu bulmaya çalışan
Bipolar ve hala karamsar olamamış bir solucan .
Sıkkınlığım bu dünyaya değil ,
Sıkkında değilim hatta
Yüzyıl aynı şekilde yaşarım
Yeterki kafamı uçurayım
Söylesene benim tebessüm suratlı ayım
Sana ne denli bu kadar dert yanıyorum
Nasıl başarıyorum bunu .
Böyle mi hissetmek istiyorum ?
Yoksa paranoyaklığım çağ mı atladı ?
Verdiğin her fikri nasihatin sanıyorum .
Arada sınıyorsun aklımı dimi .
Ben aklımı uçurmuşum kadim dostum .
Kabullenememişim yaptığım falsoları ,
Cam kırıklarını , üstünde yuvarlanarak ,
Vücuduma batıra batıra temizlemişim .
Algımız kirli galiba ,
Yada yeteri kadar çitileyememişim kalbimi .
Dürüstlüğümü kapanarak göstermeye çalışmış da olabilirim .
Perde arkasına attığım benliğimi artık durduramıyor gibiyim .
Senle de artık eskisi gibi bakışamıyoruz .
Gözleri görmeyen bir köstebeğe dönüştüm .
Bir şarap alırmısın bana ?
Günahlar işleyerek günah çıkartalım .
Eski beni anlatsana bana .
Tuttuğunu koparan heyecanımı anlat gözlerinden .
Kendimi dinlemek istiyorum .
Yada yapabiliyorsak biraz da ben yerine geçip oradan bakayım kendime .
Etrafındaki karanlığı sevmeye başladığım zamanı hatırladım
Hiç bir insan bana öyle bakamaz galiba
Bende bakmasını istemem açıkçası
Ama biliyosun azacık kafa dağıtıyorum .
Hem sana ihanet etmedim ki
Farklı varlıklarız biz .
Birleşmemiz imkansız .
Sarılmaya ne uzvum nede gücüm yeter sana .
Galiba bu yüzden sevdim seni
Hem benden çok güçlü ,
Hemde imkansızımsın .
Ve dudaklarımdan kelime dökülmeden bakışınla beni anlayıp ,
Bana güç veren bir şeysin
Seni sevmişim ben , sence korkarmıyım insanlardan .
Korkmadığımı biliyorsun ama aşırı duyarlıyım galiba
Birikimim var ama çizgim yok .
Ve maalesef nefsi ihtiyaçlar .
Sence bana yeter mi ki bir asır ,
Yaşlandığını göremedikten sonra .
Hem neden hepimizi koruyosun ki ?
Çoğumuz korunmaya değersiz değilmiyiz .
Akıl ötesi olmayıp da bu kadar merhametli olman ,
Sanırım bu yüzden sana tutkunum .
Sana danışan herkese aynısın
Keşke çarpışabilsek .
Suratını okşayarak atlatabilsem asırları .
Veya senin kadar merhametli olmaya çalışmasam .
Kalbimi de çeksene kendine .
Aşk denilen illetle sevdirsen kendini bana
Bir kalıba sokulamayan bu duygu beni dünyadan uzaklaştırıyo.
Bu duyguyu aşk ile kıyaslama hastalığını da bırakmalıyım .
Sana dokunamam ,
Seni öpemem ,
Ve senle birleşemem .
Ama sende rahatlıyorum .
Çaldığın enstrümanlar huzur dolduruyo kalbime .
Hiç bi kadın bunu senden iyi başaramaz .
Bu yüzden bıkkınlığım
Basit duygular istemiyorum .
Anlıyorum artık .
Suratının bu dünya üzerindeki yansımasını istiyorum .
Aydınlığı senin gibi olmalı .
Merhameti , güzelliği , becerisi , gücü ve nadirliği .
Işık tut bana yolumu göster sadece .
Ama yanıltma ve bana onu dinletme .
Uydurtma onun kurallarına .
Kalbime azacık güç ver .
Dilime dürüstlük .
Aklıma ise azgınlık .
Yanılsamalarımı çoğaltan bir ışığa düşman kesilmem .
Bana hak ettiğim bir güç ver .
Hak ettiğim bir esinti
Hak ettiğim bir çıkış
Kuvvetini .
Ağzıma bir burbon tadı .
Ve içine gönderdiğim duygularımı .
Bana serinliğini ver dostum .
Beyazını ...
Beyazını ...
24 Eylül 2019 Salı
Geceye Bir Vokal
Aklımdan boktan esintiler geçmekte
Ve saat kaç bilmiyorum
Sadece can çekişmeleri
Olmayan öfkeye sırt vermişim .
Biliyorum .
Başka ne yapabilirim
Hangi kurduğum hayale devam edeyim .
Veya bugün neresinden başlatsam .
Sonu gelecek mi ?
Yaşamdan bağımsız sürüyle yaşam .
Çok özgür olmalıyım
Yada bu denli özgürlük yasaklanmalı .
Belki o zaman zevk alırım düşlerden .
Yada yatmak için daha az içerim .
Kim ben mi ?
Bel bağlamak mı ?
Kolaya kaçıyorum sadece .
Yada kendimden saklanıyorum .
Fırsatını bulduğumda sıkıştırıp nefret aşılarım kendime .
Yeter , senden bahsedelim .
Sıkıldığım hangi suratsın ?
Güleç , ağlak , somurtgan ...
Hangisi ?
Ne tamamlıyor mesela seni ?
Yada insan tamamlanan bir şey midir bunu konuşalım .
Hislerimiz sıvı yada katı mı ?
O bardağın içinde ne var?
Başının belirsiz olduğu yaşamlardan birinde beni vurmuştun .
Tabiki yanlışlıkla .
Koruyacaktın aslında
Bazen diyorum burası mı çok sıkıcı
Sonra nasıl başarabildiğimi anlamadığım vukuatlerim geliyor başıma
O zaman gülüyorum bişeyler yapmışım diyorum ama
Geçmiş hep aynı zaman dilimi .
Tüm yaşadıklarımı 5 10 saniyede bitirebiliyorum .
Ve o olanlar olmamış gibide olabilir diyorum .
Gene mi anlamsızlaştım .
An diyorum , şu an
Sözlü ispat olmasada tek gerçek .
Çok düşününce gerçekte anlamını yitiriyo gerçi .
Benim gerçeğim farklı belki .
Düşünmenin bi önemi yok mu ?
Pardon benim ki düşünmek değil umursamama .
Umursamıyorum yılgınlığımı ..
Bir nehir akıntısı gibi geçiyor günlerim ve ben
Hiç bir anı hatırlamıyorum .
Ama biliyorum .
Ayrıca biliyorum ki bir gün denize ulaşacağım .
Belki bir gece olur .
Belki değil de olacaksa gece olsun .
Gece ulaşayım hedefime , ay ışığının altında
Sardığım cigaramdan içerken ,
Ve içimi ısıtan o düşünceler eşliğinde .
Arada bi aklıma takılıyor , ya sonunda deniz yoksa diye .
O zaman karamsarlaşıyorum işte
Hani kalbime neşter vuruyolar sanki .
Boşunaymış gibi geliyo herşey !
Sonra bi vakit tekrardan düşünüyorum
Bu seferde ağzımdan boşuna kelimesi çıkıyor .
Bu sefer ise taş gibi oluyor kalbim !
Değil neşter bombalar bile zarar veremezmiş gibi oluyor .
Bu fikirden sonrada utanıyorum kendimden .
Acı daha çekici geliyor .
Hissizleşmek bi hastalık
Bir çaresizlik
İnsan acıyı bile özlüyor .
Ben ise kendime kırbaç vuruyorum ki
Artık oda ....
El nasıl nasırlaşıyor biliyor musun ?
Eline zarar veren birşeyi çok eline alırsan belli bir süre sonra zarar vermiyor .
Elin güçleniyor bi süre sonra ama
Bi bakmışşın görüntüsü tam ters yön yol almış.
Düşün bi ileriyi elinde ne kalmış .
Nasırda geçer .
Fasılda .
Hatta zamanda .
Bazen tutmak istersin zamanı ,
Başka bi zaman sel gibi aksın .
Bazı zamanda çok umrunda değildir açıkçası .
Ben rotamı buldum .
Hep ileri .
Ama ileri neresi açıkçası bir pusulaya sahip olmadan bilemeyeceğim .
O yüzden galiba geceyi seviyorum .
Herşeyi belli yıldızlardan .
Hem herşey gece yapılmaz mı ?
Gece daha zevkli sevişilir mesela .
Bir şiir gece yazılır .
En şehvetli sohbetler gece yapılır .
İnsan kendisiyle gece baş başa kalır .
Gece diyodum .
Gece diyorum .
Gözlerinin tam ortasında .
Ben ise yıldızlara bakarak yönüm istikamet voltasında .
Derin bir sıkkınlığın var gibi gel otur .
Bi sigara ,
Bi sigara daha ,
Şeytan müzikten iyi anlıyor olmalı .
Yada kapalı kapılar ardından , açık oyunlar oynayan insanlara küfür edemeyişimizi farketti .
Yada bir öfkeydi .
Bir çığlık .
Boş ver sen .
Geçen yüzün solmuştu .
Umarım iyisindir .
O kadar özleştirmişim ki seni .
Sanki sana burada vücut bulmuş gibi .
Küçük kaçamaklarımın boktan tesadüfi eserisin .
Ama sen sensin .
Bende kapalı bir kutunun üzerindeki bir kaplama kağıdı .
İçeride ne var inan ki bilmiyorum .
İnsan , insan olmayı seçer mi ?
Sen şeçermiydin ?
Küçük bir kuş olarak düşlerim kendimi bazı sıra ,.
Her yerden geçebilecek,
Hızlı ,
Atik
Ve şirin
Sanırım geriye bişey kalmadı .
Burdan gitmem gerek .
Anlamsızlığın içinde kaybolmazsın korkma !
Genede bi sebep bulur akarsın denize .
Tarafıma geçiyorum .
Bir yudum daha .
Bir cigara ...
Ve saat kaç bilmiyorum
Sadece can çekişmeleri
Olmayan öfkeye sırt vermişim .
Biliyorum .
Başka ne yapabilirim
Hangi kurduğum hayale devam edeyim .
Veya bugün neresinden başlatsam .
Sonu gelecek mi ?
Yaşamdan bağımsız sürüyle yaşam .
Çok özgür olmalıyım
Yada bu denli özgürlük yasaklanmalı .
Belki o zaman zevk alırım düşlerden .
Yada yatmak için daha az içerim .
Kim ben mi ?
Bel bağlamak mı ?
Kolaya kaçıyorum sadece .
Yada kendimden saklanıyorum .
Fırsatını bulduğumda sıkıştırıp nefret aşılarım kendime .
Yeter , senden bahsedelim .
Sıkıldığım hangi suratsın ?
Güleç , ağlak , somurtgan ...
Hangisi ?
Ne tamamlıyor mesela seni ?
Yada insan tamamlanan bir şey midir bunu konuşalım .
Hislerimiz sıvı yada katı mı ?
O bardağın içinde ne var?
Başının belirsiz olduğu yaşamlardan birinde beni vurmuştun .
Tabiki yanlışlıkla .
Koruyacaktın aslında
Bazen diyorum burası mı çok sıkıcı
Sonra nasıl başarabildiğimi anlamadığım vukuatlerim geliyor başıma
O zaman gülüyorum bişeyler yapmışım diyorum ama
Geçmiş hep aynı zaman dilimi .
Tüm yaşadıklarımı 5 10 saniyede bitirebiliyorum .
Ve o olanlar olmamış gibide olabilir diyorum .
Gene mi anlamsızlaştım .
An diyorum , şu an
Sözlü ispat olmasada tek gerçek .
Çok düşününce gerçekte anlamını yitiriyo gerçi .
Benim gerçeğim farklı belki .
Düşünmenin bi önemi yok mu ?
Pardon benim ki düşünmek değil umursamama .
Umursamıyorum yılgınlığımı ..
Bir nehir akıntısı gibi geçiyor günlerim ve ben
Hiç bir anı hatırlamıyorum .
Ama biliyorum .
Ayrıca biliyorum ki bir gün denize ulaşacağım .
Belki bir gece olur .
Belki değil de olacaksa gece olsun .
Gece ulaşayım hedefime , ay ışığının altında
Sardığım cigaramdan içerken ,
Ve içimi ısıtan o düşünceler eşliğinde .
Arada bi aklıma takılıyor , ya sonunda deniz yoksa diye .
O zaman karamsarlaşıyorum işte
Hani kalbime neşter vuruyolar sanki .
Boşunaymış gibi geliyo herşey !
Sonra bi vakit tekrardan düşünüyorum
Bu seferde ağzımdan boşuna kelimesi çıkıyor .
Bu sefer ise taş gibi oluyor kalbim !
Değil neşter bombalar bile zarar veremezmiş gibi oluyor .
Bu fikirden sonrada utanıyorum kendimden .
Acı daha çekici geliyor .
Hissizleşmek bi hastalık
Bir çaresizlik
İnsan acıyı bile özlüyor .
Ben ise kendime kırbaç vuruyorum ki
Artık oda ....
El nasıl nasırlaşıyor biliyor musun ?
Eline zarar veren birşeyi çok eline alırsan belli bir süre sonra zarar vermiyor .
Elin güçleniyor bi süre sonra ama
Bi bakmışşın görüntüsü tam ters yön yol almış.
Düşün bi ileriyi elinde ne kalmış .
Nasırda geçer .
Fasılda .
Hatta zamanda .
Bazen tutmak istersin zamanı ,
Başka bi zaman sel gibi aksın .
Bazı zamanda çok umrunda değildir açıkçası .
Ben rotamı buldum .
Hep ileri .
Ama ileri neresi açıkçası bir pusulaya sahip olmadan bilemeyeceğim .
O yüzden galiba geceyi seviyorum .
Herşeyi belli yıldızlardan .
Hem herşey gece yapılmaz mı ?
Gece daha zevkli sevişilir mesela .
Bir şiir gece yazılır .
En şehvetli sohbetler gece yapılır .
İnsan kendisiyle gece baş başa kalır .
Gece diyodum .
Gece diyorum .
Gözlerinin tam ortasında .
Ben ise yıldızlara bakarak yönüm istikamet voltasında .
Derin bir sıkkınlığın var gibi gel otur .
Bi sigara ,
Bi sigara daha ,
Şeytan müzikten iyi anlıyor olmalı .
Yada kapalı kapılar ardından , açık oyunlar oynayan insanlara küfür edemeyişimizi farketti .
Yada bir öfkeydi .
Bir çığlık .
Boş ver sen .
Geçen yüzün solmuştu .
Umarım iyisindir .
O kadar özleştirmişim ki seni .
Sanki sana burada vücut bulmuş gibi .
Küçük kaçamaklarımın boktan tesadüfi eserisin .
Ama sen sensin .
Bende kapalı bir kutunun üzerindeki bir kaplama kağıdı .
İçeride ne var inan ki bilmiyorum .
İnsan , insan olmayı seçer mi ?
Sen şeçermiydin ?
Küçük bir kuş olarak düşlerim kendimi bazı sıra ,.
Her yerden geçebilecek,
Hızlı ,
Atik
Ve şirin
Sanırım geriye bişey kalmadı .
Burdan gitmem gerek .
Anlamsızlığın içinde kaybolmazsın korkma !
Genede bi sebep bulur akarsın denize .
Tarafıma geçiyorum .
Bir yudum daha .
Bir cigara ...
13 Eylül 2019 Cuma
Astakos
Nefesine dokundum .
Hiç tatmadığım dudaklardan akarcasına ,
Hissettim .
Düşlerim arka planda yargılarıma düğümler işliyor .
Hain bir plan kurarmışçasına bir olumsuzluk var içimde .
Gölgelere saklanmış .
Yada kendime ördüğüm hayali bir duvar .
Belirsizlik içindeyim .
Tam ayağa kalkıyorum bi yorgunluk .
Hoşumada gidiyor , ama netlik yok .
Az karıştırılmış şekerli çay gibiyim .
Olmamış bir tat var içimde çay tadını bastırmış .
Sanırım dudaklarına yapışmaktan korkuyorum .
Ben hep korkarak yaşadım .
Cesaretim korkaklığımın büyüklüğündendi .
Güçlü olmak koruyucu biri olacağının garantisini vermez .
Hem nasıl olsa sarhoşluk geçen bir şey değil mi ?
Bir yanılsama ,
Amaç olarak gösterilen tembellik ,
Yada yorgunluğun ödülü
Binlerce cevabı olan herşey gibi her cevaba uyan bir paradoks mu ?
Cevabı tesadüf mü ?
Yorgunluğa bedel ödetircesine yıkasım var her hengameyi .
Bir boşluk yaratırsam hemen atlayacağım yanına .
Gelecek ve anın arasını birleştirmek zorunda kalan bir zaman yolcusuyum
İşlerim basit değil ama kuvvetim var .
Gölgelerle savaşım bittiğinde susamış olacağım.
Maşrafam olmadığından
Dudaklarından şarap içmek olacak ödülüm .
Hiçliğe meydan okurcasına cesaret veriyor nefesin .
Hayalimde canlandırdığım o güzel kokun
Bileklerime kan pompalıyor .
Vücudumun her yerinde aynı basınç .
Taş gibi her noktam , aynı anda hissediyorum .
Nefesinde ne var çözemiyorum ,
Aklı aşan bir şey olmalı !
Üflesen fırtınalar koparacak gibisin ,
Yangınlar söndürecek ,
Şehirler yutacak gibi
Yağmur sesi duyuyorum , biriken bir şeyler var .
İçimi yakan hoş bir sıcaklık ,
Bu sıcaklık gözlerimi doyuruyor .
Kayboluyorum
En dipten tekrar yukarı çıkıyor,
Yüzünü bir saniye görüyor , sonra tekrar batıyorum .
Denizim olur musun ?
Üzerinde avlanmama izin verirmisin ?
Ömrümü bilge bir balıkçı gibi seni korumaya adayım mı ,
Derinlerine ineyim mi ?
İçindekileri sevindireyim
Hisssettiğim son renkli alem
Güven veren bir esinti
Gece vakti gelen bir sanrı
Yargılarla gerçeklerin sonuçsuz savaşı
Yeteri kadar büyümemiş bir tesadüf
Gel içimdeki kaşif
Anlam kat kıyılarına
Ve cesaretime şapka çıkar .
Görünüyor
İki ton mesafe var halkalara
Uzaklığı kestiremiyor gibiyim .
İki ton var
Yakında olabilir uzakta ...
Görüyorum var ama
Ne kadar uzak ?
İçimde bir sabırsız !
Sıçrayışları beni sarsıyor ,
Endişelendiriyor
Ve korkutuyor .
Düşünemiyorum iki dakikayı
Hafızam bozunuyor örümcek yavruları gibi
Topladığımda hep farklı bir manzara
Arası yok
Yarım yamalak kısık alandan izlenilen bir ucuz film fragmanı gibi
Ne konusu belli , ne manzarası , ne de sonucu
Ama iki ton var
İçimde hiç dile getirmediğim belki koşar giderim umudu var .
Yada yüzerim , koşamaz olursam
Olmadı bi şeklini bulurum ,
Kaçırırım kendimi .
Düşleyebiliyomusun
Bu hevesin hareketli hali işte
Ama görünen tek bişey ;
İki ton karanlık .
Bazen görmekte ...
Demeyeceğim belki hissedemem sıçrayışları
İster istemez içimde tutmak istediğim o aptallık duygusu
Sarhoş edercesine aklı bulandırışı ,
Kıvrandıran yalancı gaz sancıları ,
Kendini hayretle izlemeye koyulduğun hareketler ,
Sanrılar , düşler ,
Ve uçsuz buçaksız doyurulmasından söz ettirilemez merak ,
Ve belirsizlik
Özgür irade
Selam ile
Barış...
Dediğim gibi iki ton var ...
Uzaklık önemlimidir ki giden sen olunca
Hızını ayarlayamazmısın ?
İsteğin kadar azminle mi savaşırsın ?
İstersen kaybedermisin ki ?
İki kırılgan ve parçacıklı ışık hüzmesi..
Herşeyin belli bir düzeni olmalı ki zevk alabilesin
Yapmak da zevk alınmasını gerektirir ki istek kabarsın .
Zihni alev alsın , vücuda kan yayılsın
Rota açık
İki ton
Çıkar gözetmeden , isteyerek ...
Uzaklığı kestiremiyor gibiyim .
İki ton var
Yakında olabilir uzakta ...
Görüyorum var ama
Ne kadar uzak ?
İçimde bir sabırsız !
Sıçrayışları beni sarsıyor ,
Endişelendiriyor
Ve korkutuyor .
Düşünemiyorum iki dakikayı
Hafızam bozunuyor örümcek yavruları gibi
Topladığımda hep farklı bir manzara
Arası yok
Yarım yamalak kısık alandan izlenilen bir ucuz film fragmanı gibi
Ne konusu belli , ne manzarası , ne de sonucu
Ama iki ton var
İçimde hiç dile getirmediğim belki koşar giderim umudu var .
Yada yüzerim , koşamaz olursam
Olmadı bi şeklini bulurum ,
Kaçırırım kendimi .
Düşleyebiliyomusun
Bu hevesin hareketli hali işte
Ama görünen tek bişey ;
İki ton karanlık .
Bazen görmekte ...
Demeyeceğim belki hissedemem sıçrayışları
İster istemez içimde tutmak istediğim o aptallık duygusu
Sarhoş edercesine aklı bulandırışı ,
Kıvrandıran yalancı gaz sancıları ,
Kendini hayretle izlemeye koyulduğun hareketler ,
Sanrılar , düşler ,
Ve uçsuz buçaksız doyurulmasından söz ettirilemez merak ,
Ve belirsizlik
Özgür irade
Selam ile
Barış...
Dediğim gibi iki ton var ...
Uzaklık önemlimidir ki giden sen olunca
Hızını ayarlayamazmısın ?
İsteğin kadar azminle mi savaşırsın ?
İstersen kaybedermisin ki ?
İki kırılgan ve parçacıklı ışık hüzmesi..
Herşeyin belli bir düzeni olmalı ki zevk alabilesin
Yapmak da zevk alınmasını gerektirir ki istek kabarsın .
Zihni alev alsın , vücuda kan yayılsın
Rota açık
İki ton
Çıkar gözetmeden , isteyerek ...
8 Eylül 2019 Pazar
Sermonem Loquens
Bıraktığın onca insanı düşün .
Veya bırakılmak istediklerini söyleyemeyip senin kayışını koparıp bırakanları .
Hiç bir zaman cevabını öğrenemeyeceğin soruları (!)
Seni öldüreceğini düşündüğün acıların zamanla azaldığını .
Topuklarını kıçına vurarak yürüdüğün günleri .
Ağzının yarım ay şeklinde donakaldığın zamanları .
Güveninin anlık şok dalgasıyla yıkıldığı vukuatları .
Nasıl umursamaz , tembel , bencil ve kibirli bir insana dönüştüğünü .
Hepimizi aynı budayamıyor değil mi hayat .
Peki ya savaşlarımız kaybettiğimiz onca şeye rağmen arda kalan bir şey olmalı.
Hayır umut değil , elde tutulur olmalı .
Beynimin sağ yarısına karşılık gelebilecek .
Yada o ilham verici yeri kelepir bir fiyata okutmadığımızı hissettirebilecek bir yetenek .
Boş bir güç olmamalı bu .
Bir şeyler için kullanabileyim .
Ne bileyim keşfetmek istiyor gibiyim .
Takatim kalmamış gibi hissettiren şu canavarıma karşı silah olarak kullanabileceğim bir şeyy.
Ellerimle boğuşmaya gücüm yetmiyor gibi .
Kollarım zayıflıyor ,
Ümitsizlik hastalığına yakalanıyorum .
Herşey niye üst üste olmak zorundaaa !
Emin olki boş bırakmıyorum kendimi .
En boş anım bu an yada tuvalin başı .
Gerçekten güçlüymüşüm tamam .
Peki tamam o kadar da değil ama istemiyorum .
Hep bi geç kalma , hep bi üstünlük hissi , hep bi ukalalık .
Artık eminim birşey bilmediğimden ve beyaz bayrak çekmek istiyorum .
Ama ölmek değil .
Ondanda korkuyor gibiyim artık , bak bunun için çok sağol .
Sonsuz şükürler olsun .
Ama geride kalmış ,
Olmadığım bir insan gibi hissetmeyeyim .
Azacık bir kuvvet de bana biliyorum gerisi gelecek .
Gerçekten inanıyorum ama ama beni bunla bırakma .
Bu boktan vampir ruhumu sömürüyor .
Abartılarımı kaşıyor .
Tamam savaş bu ama biliyorsun .
İç güvenliğimi torpille gelen adamlar ele geçirmiş gibi .
Savunma ne kadar uzun sürerse onların varlığı o kadar uzayacak .
Ben devrim istiyorum !
Ama gittikçe kollarım zayıflıyor bir tırnak çakısına bile razıyım .
Bir kahramanda olur .
Mert olsun kafası açık ve anlayışlı .
Anlatamamak zaten zor bari duvarlar yıkılsın .
Zelzeleler olsun , inceldiği yerden kopsun .
Ahlak komple bozulsun , sorunlar daha çok artsın yada safımı değiştireyim .
Tekrar paragraf yazabileyim .
Mukabele edebilelim , şuurada konuları masaya yatırıp istişare gösterelim.
Ve çözüm odaklı olalım .
Erkenden mi istiyorum .
Yada yüreğimden mi geçmiyor .
Nerede yırtıldı bu güzelim ferim .
Hafif bir kıvılcım şu ampulün yanması için .
Birazcık daha yakıt hiç değilse daha güçlü bir sabır .
Yada yeni bir oyalamaca
Çok sıkıştımm
Kaçacak bir yerimmde yok
Çıkışım conta yakmak gibi .
Bak gene şu canavar gördün mü ?
Çok sıkıldım yardım et yada kopar al beni artık .
Herşeyin farkındayım biliyorum ;
Şükürler olsun .
22 Temmuz 2019 Pazartesi
Asuman
Tren garına toslamak istiyorum .
Ayağımı pedala bastırdığım an çıksın karşıma .
Çekmek gelmesin içimden .
Bir hüşu kaplasın vücudumu .
Parçalanayım .
Belki güzel bir parçamda kalırım !
Yüzümün daha çok güldüğü ,
Bu kadar bağımlı olmayan ,
Ve sağlam bir direğimin olduğu ...
Kararsızlıktan sıkıldım .
Belirsizlikleri umursamamaya çalışmaktan ,
Yağlı sancağa tırmanırcasına boş hayallerden ...
Parçalanıp her parçayı tutmaya çabalamaktan sıkıldım !
Dönüşüm güzel olur belki
Diye diye filtresiz bir akvaryumda nefes almaya bocaladığım ,
Şu renksiz dünyada bir avuç renk bulmak amacıyla ,
Hiç birşeyi düşünmeye gerek kalmadığı o saniye ,
Veya algılarımıza göre değişiklik gösterilen vakitçe .
Vücudumda bir endorfin bombası patlatırcasına ,
Tren garına toslamak istiyorum .
Ayağımı pedala bastırdığım an çıksın karşıma .
Çekmek gelmesin içimden .
Bir hüşu kaplasın vücudumu .
Parçalanayım .
Belki güzel bir parçamda kalırım !
Yüzümün daha çok güldüğü ,
Bu kadar bağımlı olmayan ,
Ve sağlam bir direğimin olduğu ...
Kararsızlıktan sıkıldım .
Belirsizlikleri umursamamaya çalışmaktan ,
Yağlı sancağa tırmanırcasına boş hayallerden ...
Parçalanıp her parçayı tutmaya çabalamaktan sıkıldım !
Dönüşüm güzel olur belki
Diye diye filtresiz bir akvaryumda nefes almaya bocaladığım ,
Şu renksiz dünyada bir avuç renk bulmak amacıyla ,
Hiç birşeyi düşünmeye gerek kalmadığı o saniye ,
Veya algılarımıza göre değişiklik gösterilen vakitçe .
Vücudumda bir endorfin bombası patlatırcasına ,
Tren garına toslamak istiyorum .
30 Mayıs 2019 Perşembe
Ying
Uyandığım rüyaların hangisindesin ?
Düşlediğim düşlerin
Çizdiğim resimlerin
Düşlediğim anıların
Konuştuğum kelimelerin
Yazdığım şiirlerin
Hangi boyutundasın yaşadığım zamanın ?
Nankörlüğüyle kandırıldın mı sende zamanın ?
Büyüdüğünü zanettin mi?
Yalancı seslere kanmak istedin mi?
Dürüstlüğü özledin mi ?
Kızmayı , kandırmayı !
Zeki sandın mı kendini
Bulutların üstüne çıkabildin mi?
Paranın değerini bulabildin mi ?
Gücün tadına vardın mı ?
Boşluğu gördün mü ?
Kurduğun hayallerin eritti mi kemiklerini ?
İçinden geldiği gibi davranma
İçinden geldiği gibi
İçinden
İçin
Çürümüş senin
Nefretin geçiş aşaması
Öfkenin yere düşen yumurtaya benzer , pis patlaması
Ayın çekim kuvvetini üzerinde hissedip etrafa fırlatlattığın objeler
Kaldıramadığın düşük ve uzun frekanslı sonsuz enerji
Karanlığın boğduğu fikir alanın
Yumrukların patladığı kum torbam
Düşlediğim düşlerin
Çizdiğim resimlerin
Düşlediğim anıların
Konuştuğum kelimelerin
Yazdığım şiirlerin
Hangi boyutundasın yaşadığım zamanın ?
Nankörlüğüyle kandırıldın mı sende zamanın ?
Büyüdüğünü zanettin mi?
Yalancı seslere kanmak istedin mi?
Dürüstlüğü özledin mi ?
Kızmayı , kandırmayı !
Zeki sandın mı kendini
Bulutların üstüne çıkabildin mi?
Paranın değerini bulabildin mi ?
Gücün tadına vardın mı ?
Boşluğu gördün mü ?
Kurduğun hayallerin eritti mi kemiklerini ?
İçinden geldiği gibi davranma
İçinden geldiği gibi
İçinden
İçin
Çürümüş senin
Nefretin geçiş aşaması
Öfkenin yere düşen yumurtaya benzer , pis patlaması
Ayın çekim kuvvetini üzerinde hissedip etrafa fırlatlattığın objeler
Kaldıramadığın düşük ve uzun frekanslı sonsuz enerji
Karanlığın boğduğu fikir alanın
Yumrukların patladığı kum torbam
Boş ve anlamsız bakan yeşil dağlardan oluşan tuvalin
Vurmadımı yeteri kadar
Daha nerene yiyeceksin derken kavaldan çıkan tekmeyi
Tutmaya çalışmadın mı ağzınla
Geçecek herkesin dediği bu güzel yüzüm
Başka sarılacak yastık bul
Yalnızlığına bir hece de
“Dur”
Boğuk boğuk hatırladığın zamanının çoğunluğunu oluşturan mutlu anıların .
Neden küçük gelir ?
Hafızan yetersiz olmalı
Ölçüsünde zaman denilen şeyde büyüktü değil mi ?
Yada zaman ölçüsüzdü
Yada
Gün geçtikçe küçülen bişeydi zaten saniyede biten düşüntülerin arasında.
Üç günün bir saati
Şimdi aşkımın başkasının içinde patlama vakti !
Şimdi geldi .
Tanımadığım bir simanın
Tanımış numarasında koşarken arzu dimağın
Çok alkole rağmen yüksek bir riskle cialisin diktiği
26 Mayıs 2019 Pazar
Rasyonalite
Bıktım dudak kenarını iple çekermişçesine gülüşlerden .
Kırmamak için söylediğim onca boş cümlerlerden .
Umrumda olmayan boş beleş dahil olduğum görüşlerden .
Yedi kat altta beslediğim canavarıma umutsuz sevgi göstermekten .
Bıktım , bi çare gül veren mi var ?
Amacıma uygun kullandığım basamakların içinde parçalanmıştım .
Düşündüm durdum uzun süre ve rotamı çizip uygun adımla başlattım .
Adımlarım her şeye uygundu , şerefim , onurum , kinim ve aklım .
Her şey diriydi gözümde , bir rüyadan uyanmıştım .
Yok yok ! Asıl şimdi başlamıştı çetrefilli rüya ve ayağa kalkmıştım .
Her şey yalandı .
Her şey rant , güç ve şehvet besliyordu içinde ama ,
Sanki bunlar gerçek denilen bir perdeyle örtülüyordu .
Oysa gerçek yalandı ,
Göz boyamak ve asıl olanı saklamak için oluşturulmuş bir ilizyondu .
Herkes içinde farkındaydı ama kabul etmek alçakçaydı .
Alçaklığımı sırtıma alıp yürümeye devam ettim ve
Bıktım , taşıdığım bu yüke yardım eden mi var ?
Kandırmıştım kendimi gerçeklerle .
Sabah okuduğum siyaset haberleri , ölümler , vicdansızlıklar , alçaklıklar ...
Bildikçe arınıyodum , iyi bir insan olduğum yüzüme vuruluyodu .
Hayır ben iyi olamazdım ya tanrı yada peygamber olmalıydım .
Belki de bir doktor .
Yüzüm ekşiyordu , olmayan problemlerime .
Küfürler saçıyordum insanlara , herkes kötüydü içinde .
Söylenen her şey yalandı ama yalan olan ne ?
Bunu çözemiyordum .
Okuduğum kitaplar , yaktığım sigaralar ve yatmak için ayırdığım alan .
Yaşadıklarım ! bir bağlantı vardı hepsinde , olmalıydı .
Kendimi kandırmışım dünyaya kanan insanların ortasında , onlardan gördüklerimle !
Söylenilen sözler yalanmış .
İnsanların , kalp dediği homojen çorbalarını gözyaşlarıyla yedirmesi gibi .
Hep kandırmışlar birbirlerini .
Kaybedecek neyin kaldı ?
Gururun ?
Hırsın ?
Bedenin ?
Aklın ?
Ne kaldı elinde farkındalıktan başka ?
İnsan olmaktan başka
Güç isteğini ne kadar bastırdın ?
Şehvetine ne kadar engel oldun ?
Rantın dışında kaç işin var ?
Yalanlarla kurduğun kule yıkıldı ! Bi daha kuracakmısın ?
İyi birimisin hala , kandırmışlar lan seni , haklıymışsın .
Bıktım ! sözlerinin yalan olduğunu bilip , dürüstçe selam veren bir el mi var ?
Açıkmıştım yedim .
Daha çok açıktım daha çok yedim .
Çok fazla acıktım çok fazla yedim .
Yedikçe açlığın artıp daha da ağırlaşıyorsun .
Mesele oruç tutmak ! şükürle ve eylemlerle pekiştirmek onu .
Yoksa söz söylenir fiillerle gerçekleşir .
Ama kör insanlık yapılan fiiliyatı göremez ! ondan söylemek de gerekir .
Sözlerle kandırmışlar seni, sende yemişsin , fiiliyatlarla mahvedecekler göreceksin .
Kendimii zeki sanırdım , herkes gibi olmak istedim .
Herkes kör ve aptalmış meğer , ben olamadım galiba yediremedim bişeyleri
Bıktım aptal ve yobaz insanlardan ! karşıma geçip kendini dinletecek bir pir mi var ?
Bıktım bilmeyen aklımla akıl vermekten , kendini yoramayan hayvanlara !
Bıktım gereksiz rol model insan sevgimden !
Bıktım her seferinde bilip aptala oynamaktan !
Bıktım insanlardan nefret edememekten !
Bıktım kin tutamamaktan ve her şeyi bu kadar boş görmekten !
Gel beni sürgüne koyan , kurtar beni !
29 Mart 2019 Cuma
Alametifarika ?
Elinde tutabileceğin bir madde var mı ?
Yoksa eskisinden de kurular mı ?
İnsan sonradan mı öğrenir ?
Yada öğrendiklerini sonradan mı yaşamına geçirir ?
Bilmek uygulayamadıktan sonra bir işe yarar mı ?
Peki insan nedir ?
Sevgi nedir?
Yalan mı ?
Kalp her attığında ölüme mi gider ?
Yoksa umuduna mı koşar ?
Peki acı nedir ?
Mutluluğun mükafatı mı?
Evrimsel bir tepki mi ?
Sabrın sınavı mı ?
Dayanıklılık testi mi ?
Bittiğinde zamana karşı alçaklık mı?
Her buhranınında özlem midir rahatlık ?
Olduğunda farkedemediğin ,
Yada olur mu hiç varlık rahat ?
Yada geçmiş hep rahat mıdır ?
Mutluluk hep geçmiş midir ?
Aslında özlem mi barındırır içinde ?
Bu bir çelişki değil midir ?
Bir dayanak mıdır zorluklara karşı ?
Zorluğun olmadığı bir yaşam vakti var mıdır hiç ?
Olmadığı zamanlar cahil midir kirpik uçları ?
Ne hafifletir onları ?
Kaç kelime vardır anlamlarına varılmaksızın ?
Olan kelimeler farklı olsa da aynı gibi mi ?
Hangisi güzeldir geçmiş ile gelecek arasından ?
Her ölen pişman mıdır ?
Sorular cevapların kendisi midir yoksa ?
Cevaplar gizler mi , yalan mı barındırır ?
Ya da tatmin mi edemez fani benliği ?
Doyurabilen birşey var mıdır ?
Ya da doyum yıkımın üstün gelmesinden sonra biten bir his midir ?
Geç denilen kavramın bir süresi var mıdır?
Dinozorlar geç mi kaldı ?
Ya da hep mi sonradan olur olgular ?
Ateş mi yakar yoksa yanan mı ateş çıkarır ?
Yada göz mü gerek onu görebilecek ?
Alevi görmeyene göz denir mi ?
Oynayana insan ?
Havlamayana köpek denir mi?
Adı hep var mıydı göllerin ?
Yoksa herkes farklı nesnelerden mi oluşturdu adını ?
Bir gölün birden fazla adı olur mu ?
Geri dön diyenememek olur mu ?
Herşeyin kuralı mı vardır ?
Öfkenin ki nedir ?
Gözyaşları alev söndürür mü ?
Yüzer mi dalgalar üzerinde ay göle vurduğunda ?
Minik ayşe güler mi unutulmuş bir masaldaki prensini bulduğunda ?
Zorluğun olmadığı bir yaşam vakti var mıdır hiç ?
Olmadığı zamanlar cahil midir kirpik uçları ?
Ne hafifletir onları ?
Kaç kelime vardır anlamlarına varılmaksızın ?
Olan kelimeler farklı olsa da aynı gibi mi ?
Hangisi güzeldir geçmiş ile gelecek arasından ?
Her ölen pişman mıdır ?
Sorular cevapların kendisi midir yoksa ?
Cevaplar gizler mi , yalan mı barındırır ?
Ya da tatmin mi edemez fani benliği ?
Doyurabilen birşey var mıdır ?
Ya da doyum yıkımın üstün gelmesinden sonra biten bir his midir ?
Geç denilen kavramın bir süresi var mıdır?
Dinozorlar geç mi kaldı ?
Ya da hep mi sonradan olur olgular ?
Ateş mi yakar yoksa yanan mı ateş çıkarır ?
Yada göz mü gerek onu görebilecek ?
Alevi görmeyene göz denir mi ?
Oynayana insan ?
Havlamayana köpek denir mi?
Adı hep var mıydı göllerin ?
Yoksa herkes farklı nesnelerden mi oluşturdu adını ?
Bir gölün birden fazla adı olur mu ?
Geri dön diyenememek olur mu ?
Herşeyin kuralı mı vardır ?
Öfkenin ki nedir ?
Gözyaşları alev söndürür mü ?
Yüzer mi dalgalar üzerinde ay göle vurduğunda ?
Minik ayşe güler mi unutulmuş bir masaldaki prensini bulduğunda ?
27 Mart 2019 Çarşamba
Rezalet
Amacı kalmamak nasıl bir cümle anlarmısın ?
Bu cümleyi hiç amacı olmamış birinin bile anlayabileceğini düşünüyorum . E peki amaç yoksa yaşam niye . Kendini kandırabilecek bi cevap bulursun belkide yada verdiğin cevabın doğruluğunu sorgulayacak kadar piskopat biri olmuş çıkmışsındır artık . Zira inandığın dine göre yaşaman gerekiyodur oysaki sen o kadar ileri gitmek istersin ki o dine gerçekten inanmadığını kendine iknaya başlamışsındır bile. Kendi kendinin şeytanı olabilmek için elinden geleni ardına koymazsın bi yandanda ümitsizce yardım istersin . Piskopatsındır artık . Ama olmadığını ileriye sürecek bir dünya sav gösterirsin herkese . İçten içe bu durumu kabullenemeyişin sana bu dünyada cehennemi tattırır . Midenin ortasında hep bir alev vardır artık . Geçeceğini bilirsin ama geçmesinide istemezsin ve onu canlı tutmak için elinden geleni ardına koymazsın . Zira piskopatsındır artık . Ama değilsindirde .
Piskopat dediğin asan , kesen adamdır senin gözünde . Sen ise senden çelimsiz biri sana yumruğunu sıksa , ona yanağını dönmeye meyillisindir . İçindeki güç yok olmuşdur kendi sonuna düşünmeden koşarsın . Piskopatsındır çünkü . Ölümüne kendi ayaklarınla koşarsın ama suçu kadere atmayı düşünecek kadar zeki sanarsın kendini . Ve yine içten içe bilirsin ölümüne ne kadar hızlı koşarsan o senden o kadar hızlı uzaklaşır . Dünyayı bir enerji dalgasının sardığı görebilecek kadar açılmıştır gözün belkide bu ateşin sönmesini bu yüzden istemezsin . Ve bunun doğru olabileceğinin ihtimalinin seni düşüreceği alçaklığı bilirsin , alçaklığıda sallamazsın pek ve yaptığına devam edersin , çünkü sen bir psikopatsındır .
Hatalarına sarılırsın , hatta onlarla yaşamaya alışırsın çünkü sana kendini en iyi onlar tanıtmıştır ve yine bilirsin öyle olmadığını ama sen pes edip ben oyum diyip kendi zebaniliğini yaparsın bu dünyada . Psikopatsın çünkü . Canın artık yanmaz , normalde sinirlenip bağıracağın şeyleri ben hakettin deyip tepki vermemen seni halen içten içe şaşırtsada güçlendiğinin farkındasındır ama onu gösterecek bir mecra aramazsın kendine , psikopatsındır çünkü .
Oyun alanın rüyalardır . Tasarlamadığın biçimde bilinç altın yaşaman gereken umudunu orada sürdürür . Bu kolaylığın farkına varmışsındır zira hiç birşey yapman gerekmez ki orada da yaşamak yerine gözlem yaparsın . Adam akıllı savaş alanına koşmak yerine direk savaşmayı beklersin ki savaş kapına gelmez avantajsız yerdesindir genede gelmez . Yatarsın kalkarsın hep aynı bahanelerle kısıtlarsın kendini . Yaşadığın dünyayı sevmezsin ve fırsatını bulduğunda kibirinle o dünydakilerden farklı olmacağını da bilir dizlerinin üstünde yardım beklersin . Piskopatsındır çünkü .
Her boş kaldığında iç geçirir sinirlenir ama gülümsersin . Boş kalmak ızdıraptır senin için bunuda bilirsin . Kendini hiç bir şey dolduramayacak kadar küçük görürsün , kibrin tam tersini kendine yaparsın . Piskopatsındır çünkü .
Yaralarına bakar gülümsersin . Hepsine bir mana yüklemişsindir çoktan . Hafızana güvenememenin vermiş olduğu korkaklık seni buna itmiştir . Büyüdüğün caddelerde örnek alınacak kimse olmadığı için bu halde olduğu düşünür rahatlatırsın arada kendini , sonra o serserilere benzetirsin kendini , bok yersin soluduğun havayla . Boğarak öldürmek istersin kendini ama canına kıymet verdiğini göstermek için kendine kafama sıkarım dersin . Kendine nefret duymanın seni iyi yaptığını düşünür , geniş baktığında olmadığını bilir ve bu yüzdende daha da nefret duyarsın kendine . En büyük alçaklıkları kendine yaparsın . Piskopatsındır çünkü .
Yaratıcılığına güvenir ama onu hep birine itham etmek istersin ve bu yüzden ipin ucunu kör düğüme getirirsin . Dayak yiyip attığın yılları özlemişsindir . Herşeyin basit gözüktüğü yıllardır gözünde , sonra arkada olanları hatırlarsın insanların menfaatine küfredersin , sessizçe bağırışmalar kopar içinde ve sonrada hakecekmişim nasıl olsa diyip zebanilik yaparsın çocukluğuna . Sen bir piskopatsındır çünkü .
Genede başkasını suçlamazsın en beğendiğin kral hareketin bu olur . Kaçırırsın sevdiklerini ama bunun senin yüzünden olduğunuda biliyosundur . Gel gitlerle yaşamak zülüm olmuştur senin için ama genede çekersin . Sonunda bişey olmadığını bilir gene çekersin . Ama güçlü olduğunada küfredersin . Ve zayıflatmak için kendiini elinden geleni yaparsın . Piskopatsındır çünkü .
Amacın kalmamıştır yada amaçların hep ikinci plandadır .Rota koymazsın kendine , nasıl hareket edeceğini bilemezsin . Ağlarsın her zaman ama gözünden bir damla yaş akmaz . Her gün verdiğin savaşı kaybedeceğini bile bile uzatırsın . Ve sonuna hala karar vermemişsindir . Karar istersin yalvararak , amaç istersin , umut ... Hiç birşeyin kalmadığını düşünür kendine alçakça sırt dönersin.
Sen bir piskopatsın.
21 Mart 2019 Perşembe
Matematk
Ne anlamı kalır ki bu gözlerin , şu su dolu vazoda
Yada kelimeler ne anlatır , anlamlı bir kelime işitmediğin bu kalabalık çığlığın ortasında
Başarılar ne ifade eder , hakettiği gibi kutlanılmadığında
Boşlukta mı sesin , yoksa ben mi boşum bu kadar koşuşturmanın ardında
Yanına gelecek gibiyim ama göremeyeceğim seni
Bir umuttu - yaşatan insanı , artık merdiven gibi yaşam
Bakışlarım mı değişti . yoksa ben mi görüyorum artık
Sen kimsin ? -
Kafam karışıyor - gibi yine
Kim idin - bu kadar saniye ?
Kaç saniye - sürdü ?
Merakımı cevaplar mısın yoksa yaptığını mı yapacaksın ?
Peki
Belkide bir arayıştır yaşam , sürekli sana rağmen devam etmem gereken
Ben daha çok şikayetçiyim
Mora çalan eflatunun yanındaki asaletini korumaya çalışan ağaçlar gibiyim
Bu karanlıkta sırıtıyorum ve yanlış gözüküyor yansımam
Güldün mü yada anladın mı ?
Anlamıyordun ya !
Daha da sakladıklarımı buldun mu ?
Uğraşın yok bence ,
Başka şeyler - verirdim ama tasma mı yapacaksın bilemezdim
Bu kadar emin ama kararsızım
Ama ben geldim bir şekilde
Yada bir şekildi yaşamak ölene kadar sonunun neresi olduğunu bilemeyeceğimiz
Ve her sıkıldığımda elimizi kalemimden çekmek istediğim
Palavra !
Ağla ki şansım olsun
Dök gözyaşlarını defterime ki baştan yaratayım
Ya da boş ver
Gözlerinde ki anlamı kelimelerde olmayan ışık uyuşturuyor beni
Ben hazır değilim
Aslında çok hazırım
Ama , ben
Değilim
Söz verirdim sana ama o kadar yalansın ki inanmazsın
Sen değilsin !
Sen
Kal-kmış yeni insan eli değmiş bir yavru kuş
Ben bir yavru sığırcığın annesi
Yansımadaki
Karanlık
Mordayım
Söz !
15 Mart 2019 Cuma
Anlık Boş Duygular
Belki de dünya küçüktür , belki biz yanlış yaşamışızdır . İsteyerek yanlış yapmadım ki . Ama bunu farkettim . Buda bişey değil mi ? Her yaşadığı buhranda çalışan kafam ve onu orada uçurmak isteyen ben .
Her çektiği sıkıntıda düzelen ve her mutlu olduğunda gene dağıtan ben .
Kısır bir döngü !
Anlamını çözdüğünü sandığımız ve yaşadığımız hiç bir zaman da tam olarak çözemeyeceğimiz minik hayatlarımız .
Ve bir umuttan ibaret yaşamak !
Özlemişim lan !
Bazı dönem görüp bazı dönem göremiyormuş gibi oldun mu hiç ? Olmadıysan daha yeteri kadar korkmamışsın demek ki . Olmadığın gibi biri gibi davranmayı sormuyorum bile .
Korkusuz ama korkak diye bir şey ?
Korkunun aşırısı yalan getirir , eksikliğinin aşırısı da aptallığı . Her insanın bir korkusu vardır veya olmalıdır desem daha doğru ifade edebilmiş olacağım kendimi . Korku inanç getirir , güç getirir , bilgi getirir bunu böyle yazmaya kalksam cümleler yan yana getirildiğinde Nepale kadar gider heralde . Malesef kuzeye doğru oturuyorum , önümde deniz olsaydı ona sarılırdım galiba. Cümlelerime baktığımda garip bi belirsizlik görüyorum , belirsizlikte iyidir diri tutar adamı yada belirsiz akıllı bir adamın , diri durması gerekir . Hayat son yüzyılda , en fazla 80 -90 yıl yaşacak birine tavsiye verme yeri haline geldi , bunlarda benim tavsiyem o zaman zaten başaka bi boka yaramaya düşünmüyorum . Evet düşünmüyorum , samimiyim istemiyorum boş konuşup arada insanlara iyi tavsiyeler verip , yazmaktan başka bi isteğim yok ve bu yüzden , bu tatlı gelen karamsarlığım . Oysa ki yüzüm , hep güleç ve vücudum hep bi hareket peşinde ama bu beton korkuluklar yüzünden içten içe kafesteki bir hayvan gibi gözlerim hep bi mahsum . Gerçi doğaya salsalarda değişebileceğini sanmıyorum , hiç değilse bağırırdım ama . Bağırmak isteyipte çok ses çıkacağını bildiğin için bağıramamak nasıl bir şey bilir misin ? Ben biliyorum . O kadar iyi biliyorum ki darıca hayvanat bahçesindeki kaplanın niye o kadar cansız olduğunu anlıyorum . Orosbu çocukları , sırf para kazanmak için o hayvanın yapması gerektiği rutinini bölüp onun aslında hayatını aldığını anlamıyolar . Bu adamlar eğer kötü değilse kötülük hiç yoktur . Bak , ben sikimsonik gösterişli veya değil (o kadar alakasızım yani) bir hayvansever derneği üyesi değilim , boyut konusu kesinlikle tartışılmaya açık olabilir ama bu kötülüktür , aksini düşünen iyi biriyim demesin . O hayvanları korkuluklarla çevrili olduğunu görünce ne hissediyo anlıyorum ama malesef genede yaşıyolar , çünkü " hayvanlar " ve özgürlük talep edicek güce , yani akla sahip değiller . Nefretim tuttu gene kusura bakmayın , arada bende nefretle bakıyorum bu dünyaya . Arada mı ? Yalancı ! Belilrli sıklıklarla diyelim o kadar da değil .
Korkuluk demişken , nedir ki korkuluk ? İnsanın korkmaması için yapılan çit değil mi basit olarak açıklamak gerekirse . Neden devrik cümle kuruyorum ki , hayır nedir yani . Neyse , korku her zaman olmasada öldürür . Korkuluk çözüm yolu mu ?
Bir köprü düşünün , yerden mesafesi çok yüksek , öyle normal bi mesafe değil 500 metre mesela , bu köprünün de sizi düşürmeyecek kadar korkuluğunu var . Karşıya geçebilirmisin veyahut kaç kişi geçebilir karşıya yada geçemeyen biri nasıl geçer ? Öncelikle , o köprüyü 500 m yükseklikten korkmayan biri rahatlıkla geçebilir hemfikiriz bunda değil mi , eğer korkuyorsan o korkuluk , değil düşmemen gereken boyut köprünün iki katı olsun siktin bak sittin değil siktin sene geçemezsin !
Ama her köprüde korkuluk boyutu aynı değil değil mi ? Memleketten memlekete değişiyor değil mi köprülerin korkulukları . Aslında yaşadığı coğrafya bir insanın hakkında çok şey verir elinize . buna ırksal olarakda bakabiliriz . Bizi biz yapan aslında yaşadığımız ortak engeller veya alışkanlıklarımızdır , Nepale kadar gidiyor yine . Bu yüzden , zenginlerle fakirler genellikle anlaşamaz . Neyse , köprüden geçmek için illaki o köprünün korkulukları olması gerekmez , o zaman ne yapmalı ? Geçecek adamın öncelikle yükseklikten korkmaması sonrada dengede yürümeyi bilmesi gerekir . Hayatı bazı dönemler çok yüksek bir köprüye benzetiyorum . Bu dünyada konuşmak kadar kolay bir şey yok .
Korkunun aşırısı yalan getirir demiştim , peki ya yalanın aşırısı ne yapar ? Şaşırtır adamı . Kişi herkesi kendinden bilir . Şimdi vicdansız birine empati duyabilirmisin . Ben tam olarak kuramam ama şunu da derim , ya insanların vicdanı olmadığını düşünüp çok da siklemeyecek bu durumu yada herkesten vicdansızlık görebileceğini görüp buna hep hazırlıklı olacak ve ya korkacak . Empati kuracaksanız bir karakterle bunu dediklerimi hatırlayın . Yazarlar olaylar başlamadan önce veya sonra empati kurdurmak istedikleri karakterleri bu yüzden tanıtırlar . Lafım meclisten dışarı , illaki böyle diye bi ısrarım yok yani asıl olay empati duyurabilmek mesele . Bak zevkide değişir ama bazen empati önce olur tanıtır , bazende tam tersi . Örnekler vermekten o kadar sıkıldım ki , anladığı halde düşünmeyip örnek isteyenleri göre göre . Anlatmıyorum artık . Atarımdaki boşluk canımı yakan mermilerin derime değmesinee izin veriyor , anlıyon mu ? Konuşmamaktan sıkıldım , bağırmamaktan sıkıldım . Birine çok ısınınca , konuşmak yerine onu ısırasım geliyor .Arada hayvan olup olmadığımı sorguya çekiyorum , cevabı verilemeyecek sorular soruyorum kendime . Bazen ölüm bir kurtuluş gibi ; bazen de can yakan bir kabustan uyanıp gerçekle yanlışı ayıramadığın o ilk saniye gibi geliyor . Bazı cevaplar her gün değişiyor , bazıları her hafta . Onada alışıyorsun , o da değişiyor . İstediğin bir düzen yaratıyorsun kendine rahatlıyosun bir süre sonra bi bakıyosun sıkılmışsın , bide onu çekiyosun . gene Nepale gideceğim durdurmazsam .
" O kadar gerginim ki götüme kömür soksalar bir hafta sonra elmas olarak çıkar . "
Kafesteki hayvanlardan bahsetmiştim ya çitlerin ardına gömülü , heh işte o çitleri yeğlerim bu beton çitler yerine , tahtadan olma koşuluyla tabiki . Her sabah kalkıp bir yerlere gittiğimde , gördüğüm o kadar zevksiz , maviye saplanıp , birinin aynı ve uzun beton bloklardan o kadar sıkılmıştım ki , ona nazaran cennede benzeyen bir yere geçtim . Şimdi buradan da sıkıldım . Zaten en fazla 1 dk sonra o beton çitleri görüyorum . Şimdi bağırmak istiyorum ama aklıma ilk bizi kimin izlediği geliyo . O gülüş kalmadı gibi . Niye görüşümüzü kısıtladığımızı soruyorum . Bizi buraya tıkayıp parayı kazananlar kim bizi kime sergiliyolar . Ne kadar birbirine benzer ve nasıl bi coğrafya bu. Kim kime ,
neden , ne için ...
Bazen son sürat bağırmak kadar kolay rahatlamak ve yapması bi o kadar da zor .
Sikerim ben yarım saatlik bir mesafe ardından bağırabileceğim bir yere koşuyorum .
Koşuyorum
Her çektiği sıkıntıda düzelen ve her mutlu olduğunda gene dağıtan ben .
Kısır bir döngü !
Anlamını çözdüğünü sandığımız ve yaşadığımız hiç bir zaman da tam olarak çözemeyeceğimiz minik hayatlarımız .
Ve bir umuttan ibaret yaşamak !
Özlemişim lan !
Bazı dönem görüp bazı dönem göremiyormuş gibi oldun mu hiç ? Olmadıysan daha yeteri kadar korkmamışsın demek ki . Olmadığın gibi biri gibi davranmayı sormuyorum bile .
Korkusuz ama korkak diye bir şey ?
Korkunun aşırısı yalan getirir , eksikliğinin aşırısı da aptallığı . Her insanın bir korkusu vardır veya olmalıdır desem daha doğru ifade edebilmiş olacağım kendimi . Korku inanç getirir , güç getirir , bilgi getirir bunu böyle yazmaya kalksam cümleler yan yana getirildiğinde Nepale kadar gider heralde . Malesef kuzeye doğru oturuyorum , önümde deniz olsaydı ona sarılırdım galiba. Cümlelerime baktığımda garip bi belirsizlik görüyorum , belirsizlikte iyidir diri tutar adamı yada belirsiz akıllı bir adamın , diri durması gerekir . Hayat son yüzyılda , en fazla 80 -90 yıl yaşacak birine tavsiye verme yeri haline geldi , bunlarda benim tavsiyem o zaman zaten başaka bi boka yaramaya düşünmüyorum . Evet düşünmüyorum , samimiyim istemiyorum boş konuşup arada insanlara iyi tavsiyeler verip , yazmaktan başka bi isteğim yok ve bu yüzden , bu tatlı gelen karamsarlığım . Oysa ki yüzüm , hep güleç ve vücudum hep bi hareket peşinde ama bu beton korkuluklar yüzünden içten içe kafesteki bir hayvan gibi gözlerim hep bi mahsum . Gerçi doğaya salsalarda değişebileceğini sanmıyorum , hiç değilse bağırırdım ama . Bağırmak isteyipte çok ses çıkacağını bildiğin için bağıramamak nasıl bir şey bilir misin ? Ben biliyorum . O kadar iyi biliyorum ki darıca hayvanat bahçesindeki kaplanın niye o kadar cansız olduğunu anlıyorum . Orosbu çocukları , sırf para kazanmak için o hayvanın yapması gerektiği rutinini bölüp onun aslında hayatını aldığını anlamıyolar . Bu adamlar eğer kötü değilse kötülük hiç yoktur . Bak , ben sikimsonik gösterişli veya değil (o kadar alakasızım yani) bir hayvansever derneği üyesi değilim , boyut konusu kesinlikle tartışılmaya açık olabilir ama bu kötülüktür , aksini düşünen iyi biriyim demesin . O hayvanları korkuluklarla çevrili olduğunu görünce ne hissediyo anlıyorum ama malesef genede yaşıyolar , çünkü " hayvanlar " ve özgürlük talep edicek güce , yani akla sahip değiller . Nefretim tuttu gene kusura bakmayın , arada bende nefretle bakıyorum bu dünyaya . Arada mı ? Yalancı ! Belilrli sıklıklarla diyelim o kadar da değil .
Korkuluk demişken , nedir ki korkuluk ? İnsanın korkmaması için yapılan çit değil mi basit olarak açıklamak gerekirse . Neden devrik cümle kuruyorum ki , hayır nedir yani . Neyse , korku her zaman olmasada öldürür . Korkuluk çözüm yolu mu ?
Bir köprü düşünün , yerden mesafesi çok yüksek , öyle normal bi mesafe değil 500 metre mesela , bu köprünün de sizi düşürmeyecek kadar korkuluğunu var . Karşıya geçebilirmisin veyahut kaç kişi geçebilir karşıya yada geçemeyen biri nasıl geçer ? Öncelikle , o köprüyü 500 m yükseklikten korkmayan biri rahatlıkla geçebilir hemfikiriz bunda değil mi , eğer korkuyorsan o korkuluk , değil düşmemen gereken boyut köprünün iki katı olsun siktin bak sittin değil siktin sene geçemezsin !
Ama her köprüde korkuluk boyutu aynı değil değil mi ? Memleketten memlekete değişiyor değil mi köprülerin korkulukları . Aslında yaşadığı coğrafya bir insanın hakkında çok şey verir elinize . buna ırksal olarakda bakabiliriz . Bizi biz yapan aslında yaşadığımız ortak engeller veya alışkanlıklarımızdır , Nepale kadar gidiyor yine . Bu yüzden , zenginlerle fakirler genellikle anlaşamaz . Neyse , köprüden geçmek için illaki o köprünün korkulukları olması gerekmez , o zaman ne yapmalı ? Geçecek adamın öncelikle yükseklikten korkmaması sonrada dengede yürümeyi bilmesi gerekir . Hayatı bazı dönemler çok yüksek bir köprüye benzetiyorum . Bu dünyada konuşmak kadar kolay bir şey yok .
Korkunun aşırısı yalan getirir demiştim , peki ya yalanın aşırısı ne yapar ? Şaşırtır adamı . Kişi herkesi kendinden bilir . Şimdi vicdansız birine empati duyabilirmisin . Ben tam olarak kuramam ama şunu da derim , ya insanların vicdanı olmadığını düşünüp çok da siklemeyecek bu durumu yada herkesten vicdansızlık görebileceğini görüp buna hep hazırlıklı olacak ve ya korkacak . Empati kuracaksanız bir karakterle bunu dediklerimi hatırlayın . Yazarlar olaylar başlamadan önce veya sonra empati kurdurmak istedikleri karakterleri bu yüzden tanıtırlar . Lafım meclisten dışarı , illaki böyle diye bi ısrarım yok yani asıl olay empati duyurabilmek mesele . Bak zevkide değişir ama bazen empati önce olur tanıtır , bazende tam tersi . Örnekler vermekten o kadar sıkıldım ki , anladığı halde düşünmeyip örnek isteyenleri göre göre . Anlatmıyorum artık . Atarımdaki boşluk canımı yakan mermilerin derime değmesinee izin veriyor , anlıyon mu ? Konuşmamaktan sıkıldım , bağırmamaktan sıkıldım . Birine çok ısınınca , konuşmak yerine onu ısırasım geliyor .Arada hayvan olup olmadığımı sorguya çekiyorum , cevabı verilemeyecek sorular soruyorum kendime . Bazen ölüm bir kurtuluş gibi ; bazen de can yakan bir kabustan uyanıp gerçekle yanlışı ayıramadığın o ilk saniye gibi geliyor . Bazı cevaplar her gün değişiyor , bazıları her hafta . Onada alışıyorsun , o da değişiyor . İstediğin bir düzen yaratıyorsun kendine rahatlıyosun bir süre sonra bi bakıyosun sıkılmışsın , bide onu çekiyosun . gene Nepale gideceğim durdurmazsam .
" O kadar gerginim ki götüme kömür soksalar bir hafta sonra elmas olarak çıkar . "
Kafesteki hayvanlardan bahsetmiştim ya çitlerin ardına gömülü , heh işte o çitleri yeğlerim bu beton çitler yerine , tahtadan olma koşuluyla tabiki . Her sabah kalkıp bir yerlere gittiğimde , gördüğüm o kadar zevksiz , maviye saplanıp , birinin aynı ve uzun beton bloklardan o kadar sıkılmıştım ki , ona nazaran cennede benzeyen bir yere geçtim . Şimdi buradan da sıkıldım . Zaten en fazla 1 dk sonra o beton çitleri görüyorum . Şimdi bağırmak istiyorum ama aklıma ilk bizi kimin izlediği geliyo . O gülüş kalmadı gibi . Niye görüşümüzü kısıtladığımızı soruyorum . Bizi buraya tıkayıp parayı kazananlar kim bizi kime sergiliyolar . Ne kadar birbirine benzer ve nasıl bi coğrafya bu. Kim kime ,
neden , ne için ...
Bazen son sürat bağırmak kadar kolay rahatlamak ve yapması bi o kadar da zor .
Sikerim ben yarım saatlik bir mesafe ardından bağırabileceğim bir yere koşuyorum .
Koşuyorum
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)