Belki de dünya küçüktür , belki biz yanlış yaşamışızdır . İsteyerek yanlış yapmadım ki . Ama bunu farkettim . Buda bişey değil mi ? Her yaşadığı buhranda çalışan kafam ve onu orada uçurmak isteyen ben .
Her çektiği sıkıntıda düzelen ve her mutlu olduğunda gene dağıtan ben .
Kısır bir döngü !
Anlamını çözdüğünü sandığımız ve yaşadığımız hiç bir zaman da tam olarak çözemeyeceğimiz minik hayatlarımız .
Ve bir umuttan ibaret yaşamak !
Özlemişim lan !
Bazı dönem görüp bazı dönem göremiyormuş gibi oldun mu hiç ? Olmadıysan daha yeteri kadar korkmamışsın demek ki . Olmadığın gibi biri gibi davranmayı sormuyorum bile .
Korkusuz ama korkak diye bir şey ?
Korkunun aşırısı yalan getirir , eksikliğinin aşırısı da aptallığı . Her insanın bir korkusu vardır veya olmalıdır desem daha doğru ifade edebilmiş olacağım kendimi . Korku inanç getirir , güç getirir , bilgi getirir bunu böyle yazmaya kalksam cümleler yan yana getirildiğinde Nepale kadar gider heralde . Malesef kuzeye doğru oturuyorum , önümde deniz olsaydı ona sarılırdım galiba. Cümlelerime baktığımda garip bi belirsizlik görüyorum , belirsizlikte iyidir diri tutar adamı yada belirsiz akıllı bir adamın , diri durması gerekir . Hayat son yüzyılda , en fazla 80 -90 yıl yaşacak birine tavsiye verme yeri haline geldi , bunlarda benim tavsiyem o zaman zaten başaka bi boka yaramaya düşünmüyorum . Evet düşünmüyorum , samimiyim istemiyorum boş konuşup arada insanlara iyi tavsiyeler verip , yazmaktan başka bi isteğim yok ve bu yüzden , bu tatlı gelen karamsarlığım . Oysa ki yüzüm , hep güleç ve vücudum hep bi hareket peşinde ama bu beton korkuluklar yüzünden içten içe kafesteki bir hayvan gibi gözlerim hep bi mahsum . Gerçi doğaya salsalarda değişebileceğini sanmıyorum , hiç değilse bağırırdım ama . Bağırmak isteyipte çok ses çıkacağını bildiğin için bağıramamak nasıl bir şey bilir misin ? Ben biliyorum . O kadar iyi biliyorum ki darıca hayvanat bahçesindeki kaplanın niye o kadar cansız olduğunu anlıyorum . Orosbu çocukları , sırf para kazanmak için o hayvanın yapması gerektiği rutinini bölüp onun aslında hayatını aldığını anlamıyolar . Bu adamlar eğer kötü değilse kötülük hiç yoktur . Bak , ben sikimsonik gösterişli veya değil (o kadar alakasızım yani) bir hayvansever derneği üyesi değilim , boyut konusu kesinlikle tartışılmaya açık olabilir ama bu kötülüktür , aksini düşünen iyi biriyim demesin . O hayvanları korkuluklarla çevrili olduğunu görünce ne hissediyo anlıyorum ama malesef genede yaşıyolar , çünkü " hayvanlar " ve özgürlük talep edicek güce , yani akla sahip değiller . Nefretim tuttu gene kusura bakmayın , arada bende nefretle bakıyorum bu dünyaya . Arada mı ? Yalancı ! Belilrli sıklıklarla diyelim o kadar da değil .
Korkuluk demişken , nedir ki korkuluk ? İnsanın korkmaması için yapılan çit değil mi basit olarak açıklamak gerekirse . Neden devrik cümle kuruyorum ki , hayır nedir yani . Neyse , korku her zaman olmasada öldürür . Korkuluk çözüm yolu mu ?
Bir köprü düşünün , yerden mesafesi çok yüksek , öyle normal bi mesafe değil 500 metre mesela , bu köprünün de sizi düşürmeyecek kadar korkuluğunu var . Karşıya geçebilirmisin veyahut kaç kişi geçebilir karşıya yada geçemeyen biri nasıl geçer ? Öncelikle , o köprüyü 500 m yükseklikten korkmayan biri rahatlıkla geçebilir hemfikiriz bunda değil mi , eğer korkuyorsan o korkuluk , değil düşmemen gereken boyut köprünün iki katı olsun siktin bak sittin değil siktin sene geçemezsin !
Ama her köprüde korkuluk boyutu aynı değil değil mi ? Memleketten memlekete değişiyor değil mi köprülerin korkulukları . Aslında yaşadığı coğrafya bir insanın hakkında çok şey verir elinize . buna ırksal olarakda bakabiliriz . Bizi biz yapan aslında yaşadığımız ortak engeller veya alışkanlıklarımızdır , Nepale kadar gidiyor yine . Bu yüzden , zenginlerle fakirler genellikle anlaşamaz . Neyse , köprüden geçmek için illaki o köprünün korkulukları olması gerekmez , o zaman ne yapmalı ? Geçecek adamın öncelikle yükseklikten korkmaması sonrada dengede yürümeyi bilmesi gerekir . Hayatı bazı dönemler çok yüksek bir köprüye benzetiyorum . Bu dünyada konuşmak kadar kolay bir şey yok .
Korkunun aşırısı yalan getirir demiştim , peki ya yalanın aşırısı ne yapar ? Şaşırtır adamı . Kişi herkesi kendinden bilir . Şimdi vicdansız birine empati duyabilirmisin . Ben tam olarak kuramam ama şunu da derim , ya insanların vicdanı olmadığını düşünüp çok da siklemeyecek bu durumu yada herkesten vicdansızlık görebileceğini görüp buna hep hazırlıklı olacak ve ya korkacak . Empati kuracaksanız bir karakterle bunu dediklerimi hatırlayın . Yazarlar olaylar başlamadan önce veya sonra empati kurdurmak istedikleri karakterleri bu yüzden tanıtırlar . Lafım meclisten dışarı , illaki böyle diye bi ısrarım yok yani asıl olay empati duyurabilmek mesele . Bak zevkide değişir ama bazen empati önce olur tanıtır , bazende tam tersi . Örnekler vermekten o kadar sıkıldım ki , anladığı halde düşünmeyip örnek isteyenleri göre göre . Anlatmıyorum artık . Atarımdaki boşluk canımı yakan mermilerin derime değmesinee izin veriyor , anlıyon mu ? Konuşmamaktan sıkıldım , bağırmamaktan sıkıldım . Birine çok ısınınca , konuşmak yerine onu ısırasım geliyor .Arada hayvan olup olmadığımı sorguya çekiyorum , cevabı verilemeyecek sorular soruyorum kendime . Bazen ölüm bir kurtuluş gibi ; bazen de can yakan bir kabustan uyanıp gerçekle yanlışı ayıramadığın o ilk saniye gibi geliyor . Bazı cevaplar her gün değişiyor , bazıları her hafta . Onada alışıyorsun , o da değişiyor . İstediğin bir düzen yaratıyorsun kendine rahatlıyosun bir süre sonra bi bakıyosun sıkılmışsın , bide onu çekiyosun . gene Nepale gideceğim durdurmazsam .
" O kadar gerginim ki götüme kömür soksalar bir hafta sonra elmas olarak çıkar . "
Kafesteki hayvanlardan bahsetmiştim ya çitlerin ardına gömülü , heh işte o çitleri yeğlerim bu beton çitler yerine , tahtadan olma koşuluyla tabiki . Her sabah kalkıp bir yerlere gittiğimde , gördüğüm o kadar zevksiz , maviye saplanıp , birinin aynı ve uzun beton bloklardan o kadar sıkılmıştım ki , ona nazaran cennede benzeyen bir yere geçtim . Şimdi buradan da sıkıldım . Zaten en fazla 1 dk sonra o beton çitleri görüyorum . Şimdi bağırmak istiyorum ama aklıma ilk bizi kimin izlediği geliyo . O gülüş kalmadı gibi . Niye görüşümüzü kısıtladığımızı soruyorum . Bizi buraya tıkayıp parayı kazananlar kim bizi kime sergiliyolar . Ne kadar birbirine benzer ve nasıl bi coğrafya bu. Kim kime ,
neden , ne için ...
Bazen son sürat bağırmak kadar kolay rahatlamak ve yapması bi o kadar da zor .
Sikerim ben yarım saatlik bir mesafe ardından bağırabileceğim bir yere koşuyorum .
Koşuyorum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder