Geceler kaç kere geçti içimden,
Kaç kere…
Sinirlerime dokunarak
Zorla giydirdiler yüzüme bir tebessümü.
Oysa aklımda hiç yoktu.
Peşinden koştum,
Sonunda hep yarım kaldım.
Sanrıların gölgesinde
Beni anlayacak bir piri aradım.
Ve büyüdüm.
Belki bir tık ileri,
Belki bir ömür geri.
Zaman aktı.
Dün, yalnızca geçmişte kaldı.
Çığlıklarım kifayetsizdi.
Ağlarken köşeme çekildim.
Tanrı vergisi dedikleri yetenek,
Son çırpınışlarını Karadeniz gibi
Yüzüme vurdu.
İrkildim.
Bir takanın reisi gibi boşlukta savruldum.
Denize uçlaştım,
Anlamadığım bir basınçta boğuldum.
Dizlerine çığlık atarken sordum:
“Neden bana bu küsmelerin?”
Yaşım yetmez artık taşımaya.
“Gidemezsin lan!” demiştim zamanında .
Sonradan güvendiğim o sözler ...
Ama o sözler bile kandıramadı seni.
Sen unuttun.
Yüz kere yemin ettim,
Hatırlamıyorsun.
Aferin sana...
Mutsuzluğumuza bir imza daha.
Saymadın seneleri.
Ben unuttum kendi geçmişimi.
Aramazsan daha da,
Bulamazsın ukalalığımdan
Anlamadığın o beş seneyi.
Teşekkürler seni büyütene.
Ve tek dileğim:
Son anda kaybettiğin merhameti
Göster.
Benim gibi,
Mendil satan o suçsuz
Günahsız çocukların ellerine.
Son veda ile
Elveda geçmişim.
Kararsız bıraktığım hayatım,
Üst üste yığılmış bir enkaz.
Amacım yalnızca
“Boşuna yaşamadım” demekti.
Şimdi büyük konuşmalarımın kefaletine
Bütün arzularımı yatırıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder